Yavuz Bahadıroglu Tarih Okumaları

tarih

Yakın Tarihte Din Devlet İlişkisi ve Ayasofya konulu söyleşide ünlü tarihçi Yavuz Bahadıroğlu' nun bilgilerinden faydalandık. Bilgiyi espiri ile harmanlayıp, nur yüzünü de ilave ederek hoş bir söyleşi sundu.
Yıllardır tarihi roman okuyan birisi olarak anlattıklarının büyük bir çoğunluğunu okuduğum kitaplardan biliyorum fakat dinlemek de bilgilerimi pekiştirdiği için benim için faydalı oldu.Bilmediğim birkaç şeyi de ilk kez Yavuz Hoca'dan öğrendim. Yaşasın bilgi, yaşasın okumak, yaşasın kültür... 

Yavuz Bahadıroğlu Kimdir
Yavuz Bahadıroğlu (gerçek adı Niyazi Birinci; d. 1945; Hisarlı, Pazar, Rize), Türk tarihçi ve yazar.

1971'de İstanbul’da gazeteciliğe başladı. Muhabirlik, araştırma-inceleme, röportaj ve fıkra yazarlığı yaptı. Gazete, dergi ve şirket yöneticisi olarak çalıştı. Gazeteciliğini muhabir ve röportajcı olarak sürdürürken, çocuklara yönelik eserler üretti. Yüzlerce çocuk romanı, hikâye yayınlandı. Aynı dönemde bir gazetede Şeref Baysal ve Veysel Akpınar isimleriyle iki köşe yazısı yazdı.


Asıl çıkışını Yavuz Bahadıroğlu ismiyle yazdığı romanlarla yaptı. İlk romanı Sunguroğlu ve ardından yazdığı Buhara Yanıyor romanı ülkenin en çok satan romanlarından oldu. Genelde Osmanlı’nın çeşitli dönemlerini ele alan otuzu aşkın romanı vardır. Son çıkan kitaplarından biri Biz Osmanlıyız.. Yavuz Bahadıroğlu, roman, çocuk kitapları, hikâye, araştırma, oyunlar, film yapılmış senaryolar ve fikri eserler olmak üzere yüzlerce çalışmaya imza attı. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli konularda binlerce konferans verdi, çeşitli kurum ve kuruluşlardan ödüller aldı, iki kitabı Kültür Bakanlığı tarafından yayınlandı. Halen ulusal bir radyoda günlük yorumlar yapıyor ve Yeni Akit gazetesinde köşe yazarlığı sürdürüyor. Ayrıca Moral FM de günlük yorumlar yapmaktadır. 

Kaynak: Wikipedia

Yavuz Bahadıroğlu Kitapları
Kayıtdışı Tarihimiz
Osman Gazi
Muhteşem Süleyman ve Hürrem Sultan
Osmanlı'nın Büyüme Sırları
1.Murat
Biz Osmanlıyız
Orhan Gazi
Cihan Sultanları
Şehzade Selim
Çanakkale Kıyameti
Sahipsiz Saltanat
Yürek Seferi
Biz Osmanlıyız
Tarihimizin Gizli Odaları
Çelebi Mehmet
bu liste uzayıp gider, maşaallah çok kitap yazmış Yavuz Bahadıroğlu.

Seminerde Anlattığı Hikayelerden Bir Tanesi

Osmanlıda Din-Devlet İlişkisi, Osmanlı Demokrasisi=Fatih Sultan Mehmet Davası

      İstanbul`u fetheden Fatih Sultan Mehmet, fethin üzerinden yaklaşık on sene sonra cami inşasında kullanılacak iki mermer sütunu Sinan Atik isimli Rum mimara (bazı kaynaklarda bu mimarın ismi Khristodoulos olarak da geçmektedir) teslim eder.

      Fatih Sultan Mehmet, fetihten on yıl sonra da Mimar Atik Sinan’a, kubbesi Ayasofya’dan daha büyük bir cami yapması için emreder.

      Atik Sinan her ne kadar bu işe “Emrin başım üstüne” diyerek başlasa da malzemeler arasında bulunan yüksek mermer sütunları kendi hesabına göre ölçüp biçip “üç arşın” kestirdikten sonra yaptığı cami Fatih’in istediği ölçüde heybetli olmaz.

      Fatih Sultan Mehmet, yeni yapılan camiyi görünce “Kubbesi Ayasofya’dan daha büyük olsun...” emrine neden uyulmadığını sorar. Mimar; büyük bir depremde caminin yıkılacağından korktuğu için kubbesini Ayasofya’dan daha küçük yapmak zorunda kaldığını ve bu yüzden sütunları kestirdiğini söyler.

      Fatih, mimarın hem Ayasofya’yı (emrine rağmen) özellikle kayırdığını düşündüğü için hem de kendinden izin alınmadan böyle bir işe kalkıştığı için “Mermer sütunları kesen ellerin kesilmesi” emrini verir...

      Mimar Atik Sinan bunu özellikle yapmadığını “Hesaplarına göre Ayasofya’nın kubbesinden daha büyük bir kubbenin, ilk depremde yıkılacağını” düşündüğünü söyler ama emir büyük yerdendir ve geri dönüşü yoktur.

      Fakat çevresindekilerin de cesaretlendirmesiyle, mimar haklılığına olan güvenini daha da bir pekiştirir ve “İstanbul’u fetheden, fatihler fatihi, Padişah Fatih Sultan Mehmet”i mahkemeye verip hakkını aramak için Kadı Hızır Bey’e şikâyet eder...

      Bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından atanmış, Osmanlı adaletini simgeleyen Kadı Hızır Bey, mimarı dinleyip dava açılması için haklı sebep olduğuna kanaat getirir ve Fatih Sultan Mehmet’in mahkeme edilmesine karar verir...

      Fatih mahkemeye gelir ve duruşma başlar; Fatih Sultan Mehmet çok büyük bir insan olabilir ama emrindeki birini mahkeme etmeden cezalandırmıştır. Karşı taraf savunmasını yapar, mimar gerekçelerini açıklar ve kadı kararını verir: Fatih Sultan Mehmet suçlu bulunur ve kendisi de mimara uyguladığı cezayla yani elleri kesilerek cezalandırılacaktır...


      Bunu duyan Mimar Atik Sinan kulaklarına inanamaz ve kadıya yalvararak şikâyetini geri çeker. Kadı, bunu göz önünde bulundurarak cezayı maddi tazminata çevirir ve mimara yüklü bir miktarda para verilmesine karar verir...

(Söyleşi dışı bilgi)Fatih Sultan Mehmet`in yargılanıp elinin kesilmesine karar verilen dava, Üsküdar Gülfem Hatun Mahallesi`ndeki 11 numaralı kırmızı taş bina da görülmüştü. 1941`den sonra ofis, terzi, kuaför ve halı dükkanı olarak kullanılan binanın izine yıllar sonra ulaşıldı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder